Çok eski zamanlar da iflas etmiş bir tüccar olan hırsız uğursuz bir adam varmış. Bu hırsı bir gün yakalanır kadı'nın huzuruna getirirler kadı'da adamı hapis eder. Ama bu hırsız hâlâ huyundan vazgeçmez. Hapiste de herkesin altından girer üstünden çıkar Yalanla dolanla herkesi kandırır. Diğer mahkumlar düşünür taşınır kadının huzuruna çıkıp şikayet edelim derler. Çıkarlar kadı'nın huzuruna anlatırlar durumu kadı diğerlerini bu durumdan kurtarmak için hırsızı serbest bırakmaya karar verir. Hırsız sevineceğine itiraz eder aman kadı hazretleri bu zindan benim cennetim ekmek kapım beni buradan atarsanız ben nasıl geçimimi sağlarım diye itiraz eder. Kadı bunu serbest bırakmak la kalmadı bu hırsızı uğursuzu millette tanısın diye on dilde tellal tuttu. Adamı bir ata bindirip akşama kadar şehirde gezdirdiler. At'la dolaştıran adam şimdiden alacağı saman parasının hayalini kurmaya başlamış akşam olsada paramı alıp gitsem diye düşünmeye başladı. Tellal'lar ise adamın on dilde sahtekar bir tüccar hırsız uğursuz olduğunu bağırarak millete bildirdi. Akşam oldu atın sahibi yeter artık benim işim bitti saman paramı ver diye çıkışınca hırsız adama bakar şunları söyler. Bire gafil on dilde ilan ederler duymuyormusun. Ben sahtekar bir adamım ne samanı ne parası herkesin duyduğunu duymuyormusun. Yani arkadaşlar bu dünya herkesi çulsuz gönderen bir Haydut bir müflis'tir. O on dilde halka durumu anlatan tellal'lar peygamberler'dir. Hırs sahibi insanlar da saman parası hırsı ile duyduğunu duymaz gördüğünü de anlamaz hala gelen o at'ın sahibi gibidir. At'ın sahibi gibi hırs la kalbi kararmış olanlar o bağıran elçileri duymazlar. Müflis bir Haydut'tan başka bir şey olmayan bu dünya da makamlarına mevkilerine servetlerine kendilerini kaptırırlar. Bu tip insanlar bir hata yaptıklarında onu telafi edeceğim derken kendilerini daha büyük bir belaya bulaştırırlar. Hoşçakalın yazıyı lütfen paylaşın...
Yorumlar
Yorum Gönder