İbrâhim bin Ethem Bel şehri sultanının oğlu idi. Zaman geçti babası öldükten sonra yeni sultan İbrâhim bin Ethem oldu.
Nasıl biriydi ibrahim bin Ethem?
Çok zengindi yemeyi yedirmeyi büyük sofralar kurmayı gezmeyi tozmayı altını gümüşü cins atları dünyalık olan ne varsa hepsini severdi.
Şehvet'e bağlı biriydi aklından ne geçirse ben bunu yaparım gücüm kudretim var diye düşünürdü.
Hiç bir eksiği yoktu ama içinde bir boşluk vardı. Bu boşluk gittikçe dibi görünmez hale geldi ve içini bir karamsarlık kapladı İbrâhim bin Ethem'in.
Bir gün sarayın da büyük bir ziyafet verdi.
Verdiği ziyafete iri yarı heybetli biride geldi.
Askerleri bile bu kişiye sen kimsin bu yemekte ne işin var demeye cesaret edemedi.
İbrahim bin Ethem adama sordu ne istersin?
Adam cevap verdi bu handa konaklamak isterim.
İbrahim bin Ethem söyle bir adama baktı delimisin divanemisin be adam burası han mı burası benim Sarayım görmüyormusun.
O heybetli dev gibi adam ibrahim bin Ethem'e baktı baktı sonra gülmeye başladı.
Bana deli diyene bak asıl deli sensin.
Tamam han değil saray olsun olsun ama nereden senin olur bu saray.
Babamdan kaldı der ibrahim bin Ethem alay eder adamla. Adam sorar tamam ozaman söyle bakalım babandan önce kimin di?
Dedemin. Ya ondan önce kimin di?
Filan ca kişinin. Adam sormaya devam eder.
Ya o filan ca kişiden önce kimin di?
Onun da babasından ona kalmış. Ya ondan önce kimin di? Onada dedesinden demiş.
Tamam demiş adam. Ve soru sormaya devam etmiş. Söyle bakalım İbrâhim bin Ethem bu sarayın senden önceki sahiplerine ne oldu?
Öldüler dedi İbrâhim bin Ethem.
Adam devam ediyor konuşmaya tamam ama burası nasıl senin sarayın biri gelmeden biri gidiyor.
Şaşırıyor İbrâhim bin Ethem. Konuşmasını bitiren yabancı geldiği gibi dönüp geri gidiyor.
İbrâhimbin Ethem'in aklı karışıyor peşine düşüyor adamın adamı yakalıyor ve soruyor.
Sen kimsin?
Adam cevap veriyor ben havada karada suda olanım ben Hızır'ım diyor.
O günden sonra büyüdükce büyüdü İbrâhimbin Ethem'in içindeki boşluk.
Vakit geldi tacı tahtı bıraktı kaftan'ını bir çobana giydirdi ve Çöle vurdu kendini.
Ne diyor peki bu hikaye bize.
Altın bardaktan da içsen içeceğin bir bardak su.
Altın tabaktan da yesen yiyeceğin bir tabak yemek. Ölünce bizimle gelmeyecek şeyler için bu çaba niye.
Nedir bu dünyayı kulu olacak kadar sevdiren. Bilin ki dünyaya kul olunmaz.
Unutmayın dünyaya Tapana Mahluk ALLAH'A Tapana kul denir.
Yorumlar
Yorum Gönder